01 Şubat 2006

Mevlana


Trabzon yine karışıyor. Geçen yıl bu zamanlarda yaşanan benzer olaylar gündemi yine tutmuş görünüyor. MHP ilçe örgütü binası-Rize'deki patlamalar, Fatih-Gökdeniz'in bahis olayları yüzünden arabalarına sıkılan kurşunlar...Burası suç kenti değil ama rantın olduğu yerlerde silahlar konuşabiliyor.
Maliye Bakanı Unakıtan'ın Çamlıca'daki kaçak villası için yapılan yasa değişikliği, bu partinin de öncekilerden farklı olmadığını bizzat gösterdi. Oysa Başbakan'ın Unakıtan'a arka çıkacağına olayın üzerine gitmesini beklerdim. Neyse seçim yaklaşıyor. Fakat siyaset o kadar kısır ki, hangi lidere oy vereceğiz, hangi ekibe güveneceğiz belli değil. Hepsi birbirinin aynı. Herkes kendi tarafını devlet kademelerine yerleştirme peşinde. Uzan'ın yolsuzluklarına karşı girişilen çalışma başka yolsuzluklara karşı aynı şekilde devam etmedi. O zaman anlaşılıyor ki, bu siyasi rakibi bertaraf etmek içinmiş. Diğer olaylara neden gidilmedi ki? Ekonomi, AB, özelleştirme gibi konularda yaşananları gözardı edecek değilim fakat profesyonel kadrolarla devlet yönetiminden hala uzak olduğumuz aşikar.
1,5 yıl önce kızım 1 yaşındayken doğuştan kalça çıkığı nedeniyle ameliyat olmuştu. Önce 3 aylık periyotlarda daha sonra da 6 aylık periyotlarda film çektirip kontrolünü sağlıyorduk. Geçen gün yine film çektirdik, önceden bacaklarını düz tutmak için yoğun gayret sarfederken, biraz daha olayların farkında sanırım, kendisine nasıl film çekeceğimizi neler olacağını anlattığım için fazla zorluk çıkarmadı. Hatta büyük biri gibi yattı ve filmi çektirdik. Filmin fotosunu ameliyatı yapan doktora maille gönderdim ve sonuç için dün aradım. Çok şükür kötü birşey yok. Kemik gelişimini devam ettiriyor, kalçadaki yuvanın oluşumu normal seyrinde devam ediyor. Bu bizi oldukça rahatlattı. Zeynep doğumundan ameliyat olana kadar her ay rutin doktor kontrolündeydi ama ortopediden anlamayan normal doktorlar bunun farkına varamadı. Çocuk yürümeye başlayınca sol tarafında hafif bir aksaklık sezdik ve sonuçta ameliyat olmasına karar verildi. Çok zor günler geçirdik, hem O hem biz ama çok şükür o günleri atlattık. Ömrümün yarısı gitti diyebilirim. Geçen gün hastanede torunundan kan alınırken bakmaya kıyamayan ve ağlayan bir teyze gördüm, bizim yaşadıklarımız aklıma gelince bunun hiçbirşey olduğunu düşündüm. Demek insanın başına gelmeyince anlayamıyormuş. Teyzenin dayanamayıp bakamadığı şey benim için artık çok basitti, zira ben kızımı ameliyat elbisesi giydirip elimle doktora verdim ve iki saat ameliyatta kaldı vs.
Dün Telsim İK'daki bayanı aradım bir gelişme var mı diye. Aslında bir gelişme var ama sizi daha sonra arayacaktım dedi.Kısaca şirket, mevcut kadroyla kalalım mı yoksa eleman alalım mı diye karar verme aşamasındaymış.Bu durum çözümlenince size teklif için telefon açacağım dedi. Hayırlısı bakalım, bekliyorum.
Bu aralar Mevlana ve Mesnevi okuma isteğim artmış durumda. Elimdeki "Osmanlı'nın Kayıp Atlası" bitmek üzere. Onu bitirip hemen Mesnevi'ye başlamayı düşünüyorum. Okul yıllarında hiç abartısız 3 yıl boyunca Mesnevi ve Divan-ı Kebir'i elimden bırakmamıştım. Üzerimde bu eserlerin izi de yok değil. Zaten tüm dünyada Mevlana'nın okuyucuları o kadar çok ki, özellikle Amerika'da bu sayı oldukça fazla. Mesnevi'nin ilk beyiti ile sözümüzü bitirelim:
"Dinle neyden ki, şikayet etmede
Ayrılıktan hikaye etmede".

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder